O korkunç deprem çok yakın zamanda yıkıp geçmişti. Aslen İstanbullu olan çok zarif bir aile deprem korkusunu had safhada yaşadıklarından, benden Yalova’nın bir köyünde bulunan arsalarına özel bir ev yapmamı istediler. Yeri inceledim. Açık konuşmak gerekirse manzara açısından kartal yuvası niteliğindeydi. Benim evlerime çok yakışacak bir yerdi. Aslında iki kat olarak tasarladığım yapı arazideki eğim nedeniyle üç katlı hale geldi. Taş bir temel üzerine oturttuğum binanın alt bölümünde
Çok keyifli ve büyük bir taş oda yaptım onlara. Naif duygularını yitirmemiş insanlarla çalışmak daima çok zevkli benim için. Tasarım ve uygulama aşamasında da bana teslim olduklarından işimizi keyifle yapabildik. Taş örgü bodrum kat üzerine iki kat ahşap taşıyıcı sistem uygulaması yaptım. Diğer örneklerden farklı olarak payandaları taşıyıcı sistemin içinde kullanmak yerine; tüm duvarlara tek yüzeyden diyagonal çakılan 3cm kalınlığında tahta malzeme ile yüzeyin tümünü payandaladım. Bu arada çevre halk şaşkınlık içinde olan biteni seyretmekteydi. Çünkü sadece 22 gün önce başladığımız inşaat çalışmamızda bir anda bina önlerinde yükselivermişti. 30. Günde çatı kapandı.
Tam olarak 67 gün sonra aile evde yaşamaya başladı. Şaşkındılar çünkü kendilerine en az altı aylık bir bekleme süresi vermişlerdi. Ve şimdi dış sofada oturup kahvelerini yudumladıklarına inanamıyorlardı. İşin daha ilginci ev çevresiyle o kadar iyi uyum sağladı ki sanki yıllardır buradaydı.
Gerçekte hep yaşamak ve yaşatmak istediğim duygu bu… yaptığım evin etrafıyla bütünleşmesi… ardından artık ev yaptığım yerlerde bir klasik halen gelen olayı burada da gözlemledim. Çevrede oturanlar ufak ufak evlerinin cephelerini boyamaya, pencerelerini kapılarını yenilemeye, bahçelerini düzenlemeye başladılar.
Mimarinin gücü böyle bir şey işte…
Kitlesel olarak görüş ve görgüsünü yukarı çekiyor insanların…




